ömrümün en güzel iki yazından biriydi bozcaadalı olan
birincisi hiç unutmam çocukluğumda her yaz gittiğimiz amasra/çakraz civarından geçen yazlardan biriydi.
babam ve arkadaşları, annem ve arkadaşlarının yardımıyla yan yana sahile masaları sıralayıp uzuunca bir sofra kurarlardı, hava kararınca sahile vuran dalgaların sesinde, yıldızların minicik fenerleri altında yemekler yenir, içkiler yudumlanır, kahkahalarla hüzünlenen bakışlar birbirine karışırdı. biz çocuklar ve ergen sayılacak yaştakiler, biraz ilerde denize ayaklarımızı sokardık, bazen de dev bir ateş yakmamıza yardım ederdi babalar, varsa gitar çalan bir ergen, hayran hayran onu dinler, masumiyetini bozmadan şişe çevirmece oynar tuhaf ve komik yanıtlar verirdik. Hatta o gecelerden birinde dünya tatlısı, küçücük, siyah bir köpek yavrusu bulmuştuk, henüz gözleri bile açılmamıştı. Anne, babalar rakı ve şarapları içerken, biz gazoz şişesine doldurduğumuz sütü biberon ucu takarak köpeğimize içirme telaşındaydık. gece o uzun karanlık dönüş yoluna geçtiğimizde yol boyu kıkırdar, şarkı söyler, bazen korkar ama ille de tepelerden ve yol kenarındaki tarlalardan yayılan kurumaktaki ot kokusunu denizden yetişen iyot kokusuna karıştırıp içimizi deriin derin çekerdik. sanki dünyada değil, çocukluğumuzun cennetinde bir yerdeydik. Site bembeyaz 10 bitişik nizam apartmandan oluşuyordu, ve fakat öyle afilli bir bahçesi vardı ki oraların en güzel yeriydi bizce! bahçesi boydan boya gül ağaçlarıyla kaplıydı. İyot ve kuruyan ot kokusu giriş sınırında biter o tarifi imkansız gül kokusu buram buram yayılırdı. Üstelik çeşmeler ve birkaç da salıncak vardı, saklambaç ve okeye dördüncü aramaksa en büyük zevkimizdi! sapsarı bir kızı vardı sahildeki otel sahibinin, sürekli yüzdüğünden yanık teni, sapsarı saçları kaslı vücudu, okuldaki öğretmenlerden birinin kızı da ordaki yakın arkadaşımdı, bir de bitişiğimizin kızı! nasıl eğlenirdik, neydi bizi onca güldüren bilmiyorum, ama bir daha da öyle içten eğlenemedim diğer kızlarla! daha sonraları birçok yaz gittim oraya, lakin inanın, hiçbiri o yaz kadar güzel değildi, çünkü o yaz ömrümün en masum, en güzel kokulu yazıydı.