Abrazoamoroso 1949 |
Bundan altı ay önce, Eylül 2010'da Viyana'da unutulmaz bir tesadüfle karşıma çıkmıştı Frida Kahlo sergisi. Bugün, her ne kadar Viyana'daki dev boyutuna ulaşamasa da iyi bir kürasyonla gerçekten çok çarpıcı bir Frida sergisi dolaştık... Berlin'de ve Viyana'daki sergilerde yer alan tabloların neredeyse hiçbiri yoktu sergide, diğer iki sergiden en az birini gezmiş herkes için İstanbul ayağının ufak çaplı, tümüyle tadımlık, anı tazelemeye yönelik bir gezi olarak kalacağı su götürmez, ancak Frida'nın fotoğrafları ve tabloları eşliğinde dostlarının insanın yüreğini titreten konuşma kayıtlarının verilmesi kesinlikle sergiyi 2. hatta 3. kez dolaşma hissini verdi insanlara... Frida'yla anılan birçok tablo yoktu sergide. Fotoğraflardan üçü beşi vardı neredeyse. Oysa Viyana sergisini ben koştura koştura 2 saatte bitirememiştim. Zira Frida'ya ait tüm fotoğraflar ve neredeyse eserlerinin tamamı sergileniyordu.
Her şey bir yana beni bugün bu sergiden yüreğimi mengeneye alınmış halde çıkaran tablo Abrazoamoroso ydu.
Dönüp dolaşıp yine onun önünde buldum kendimi... Bırakıp gidemedim. Sanki tabloyu orada bırakıp gitsem bir şeyi sonsuza dek yitirecekmişim gibi. Tabloya bakarken yanımda eksik bir şey varmış gibi. O tabloya bakması gereken biri daha varmış gibi... Buna karşılık ben yanımdakine dönüp tablonun daha önce bir gece yanımda benimle o tabloyu görmesi gereken birine yaptığım okumasını tekrarladım...
"Gecenin karanlığı ve gündüzün ışığı, kötünün ve iyinin, acının ve mutluluğun bir aradalığını anlatır. Frida tüm dünyaya can veren doğayı dişil halde, göğsünden gelen sütle besleyen bir ana olarak betimler. Ve kendi de bir anne gibi önünde çırılçıplak kalan Diego'yu kucağında taşıyıp onu beslemektedir. Bilgeliğin ateşini elinde tutan ve artık üçüncü gözü açılmış Diego'ya bu üstün yanı, dehası nedeniyle aşık olan Frida onu bağrında taşımakta ve Diego'nun ellerinde taşıdığı bilgeliğin ve yaratımın ateşi Frida'ya acı verip yüreğini parçalamaktadır, çünkü içkinlikle biliriz ki yaratıcı insanlar acı verici süreçlere sürükler sevdiklerini... Diego'nun Frida'ya çektirdiği acılar, aldatmalar, terkedişler gibi.. Ama Frida buna rağmen Diego'yu sevmekten ve onun düşüncelerini beslemekten ve ışığından yararlanmaktan vazgeçemez, çünkü evrenin iyi ve kötü yanlarını kabul etmiştir; insanın da iyi ve kötü yanları olduğunu bilir ve Diego'yu mutlu eden ve acı veren her şeyiyle sevmeyi öğrenmiştir... Karşılıklı aldatmalarla, ayrılıklarla ve geri dönüşlerle dolu bu yolculukta Frida ve Diego, yolun sonuna dek bir arada kalmayı sürdürdüler... Bütün bu ızdıraba rağmen..."
Bu tür bir bağlılığa sahip olmak için insan karşısındakinin aydınlık ve huzur veren yanı kadar, karanlık ve parçalayan yanını da aynı ölçüde kabullenmeyi öğrenmek zorunda.
Değer mi buna?
Eğer birlikte yaratabiliyorsanız, her şeye değer.
Aksi haldeyse, iki sokak köpeğinin birbirini boğazlamasından farkı yoktur, zira onlar da bir şey üretmeden sürdürürler kavgayı ve aşkı, siz de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder