Vincent Van Gogh - St. Remy |
Bozkır çocuğu değilseniz, yani hep deniz kenarı kentlerin, sahilboylarının büyüttüğü memleketlerin çocuklarıysanız, bozkır sevilmez, denizsiz yaşanmaz sanıp yanılırsınız...
Oysa ancak bozkırın ateşinde kavrulup Kırk gün boyu ikindi yağmurlarıyla ıslananlar bilir, boz tarlalardaki filizleri yeşerten bereketi, o bereket ki boyumuz kadar yeşil ekin olur, lacivert bulutlar üzerine serperken rüzgârı arkasına almış yağmurları, o boyumuzca buğdaylar salınır nazlı nazlı... lacivert bir gökle, yeşil bir yeryüzü sarmaş dolaş olur ancak o vakitler, tıpkı bir Van Gogh tablosunun anlattığı gibi...
Kırk gün sürer o yağmurlar, o uzun günler boyu önce güneş öper alnından toprağın, sonra akşam vakti ansızın koyulaşan gök akıtır aynı toprağın bağrına bereketini, ki döl versin toprak ana, gök tanrının hükümranlığına...
Şimşeklerin ve gök gürültülerinin sağanağında insanoğulları ve kızları ancak aczlerini saklamak için inşa ettikleri evlere sığışır, toprak ve göğün birleştiği o kırk ikindi boyunca.
Ve ardından o kırk günün, gök tanrı durulur, toprak ana dinlenip büyütmeye başlar meyvelerini... Güneşin yaktığı o bozkırlar artık sapsarı buğday denizlerine dönüşür...
Bir sonraki bahara dek.
Kırk İkindi Yağmurları
aşk geldi sonra
-o en güzel yazgımız-
bütün yasakları çiğneyerek
sen geldin
ten ateşe dönüştü
sabahlara kadar seviştik
aynı nehrin yatağında iki çakıldık
alnımızda kırkikindi yağmurları öpüşür
pul pul dökülürdü yıldızlar
ne varsa günlerin sofrasında
başdaş kurup bölüşürdük
sonra gittin
yarım kaldı türkümüz
paslı bir maviye boğdun
gözlerin renginde bir sevinci
gittin yollar girdi araya
duvarlar teller girdi
kırkikindi yağmurları yok artık
bozuldu bağlar
unutulur derlerse de inanma
en umulmadık yerde
bazı bir şiirin orta yerinde
göz göze geliyoruz ellerin ellerimde
şimdi uzun ağrılı ve gergin
uyku tutmaz gecelerde ayrılığın sazıyım
bir türküyü çoğaltıyorum
adına ve yarasına güvenen bir sızıyım
-o en güzel yazgımız-
bütün yasakları çiğneyerek
sen geldin
ten ateşe dönüştü
sabahlara kadar seviştik
aynı nehrin yatağında iki çakıldık
alnımızda kırkikindi yağmurları öpüşür
pul pul dökülürdü yıldızlar
ne varsa günlerin sofrasında
başdaş kurup bölüşürdük
sonra gittin
yarım kaldı türkümüz
paslı bir maviye boğdun
gözlerin renginde bir sevinci
gittin yollar girdi araya
duvarlar teller girdi
kırkikindi yağmurları yok artık
bozuldu bağlar
unutulur derlerse de inanma
en umulmadık yerde
bazı bir şiirin orta yerinde
göz göze geliyoruz ellerin ellerimde
şimdi uzun ağrılı ve gergin
uyku tutmaz gecelerde ayrılığın sazıyım
bir türküyü çoğaltıyorum
adına ve yarasına güvenen bir sızıyım
-a. hicri izgören-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder