Açık Toplum Enstitüsü, George Soros tarafından açık toplum idealiyle yaklaşık 30 yıl önce kuruldu. Halen daha Açık Toplum Enstitüsü’nün finansmanını sağlayan ve yönlendiren George Soros, tek kişilik bir sivil toplum örgütüne benzetiliyor, bu nedenle ilk elde George Soros’u tanımak ve açık toplum idealini anlamak daha yerinde olacaktır.
George Soros, 1930 yılında bir Macar yahudisi olarak dünyaya geldi, faşizm ve komünizmle çok genç yaşta tanıştı. Naziler Budapeşte’ye ulaştığında babası Tivadar Soros, yaklaşan Nazi tehlikesini sezince ailesini kaçırmış yaklaşan tehlikeden, ardından o daha 16 yaşındayken babası Tivadar komünizmin de onlara refah getirmeyeceğini anlamış ve bu kez demir perde inmeden Londra’ya taşınmışlar. George Soros 17 yaşındayken London School of Economics’e girmeye hak kazanmış ve okulda öğrencisi olduğu Karl Popper’ın açık toplum idealiyle bu şekilde tanışma fırsatını yakalamış. George Soros, okuldan sonra New York’a göç etmiş ve orada sıfırdan bir hayata başlamış. Belki de babasından miras kalan öngörüsüyle borsada her şeyi önceden sezen Soros müşterilerine milyon dolarlar kazandırırken kendisi de şu anki servetini elde etmiş. Bugün 79 yaşında ve 11 milyar doları aşkın bir servete sahip olan George Soros, parasını uçaklara ve yatlara harcamadığını, kapitalist sistemin gelirde adaletsizliğe yol açtığını ve açık toplum idealiyle refah düzeyi düşük insanların da mutlu bir hayat sürmelerinin zenginlerin yapacağı projelerle sağlanabileceğini söylüyor.
İyi niyetli söylemlerine karşın, Soros gittiği her yerde darbeleri ve devrimi tetikleyen bir canavar olarak da görülüyor. Devirmiyorum, devireni destekliyorum diyen Soros bir bakıma bu durumu yalanlamıyor, lakin mübah görüyor. Küçük yaşta faşizmi ve komünizmi tanımak, onu her iki uca karşı da tahammülsüz yapmış olmalı ki devrimlere olan finansal desteğini açıkça gösteriyor. Rus anarşisti Bakunin’e benzetilen Soros’un farkı ise şuradan kaynaklanıyor; Bakunin desteği silahla ve şiddetle verirken o desteğini parayla ve projelerle sağlıyor. Dünyanın birçok ülkesinde adının açıkça geçmediği projelerle gençlerin beynini yıkadığı iddia edilen, vahşi bir kapitalist olarak görülen ve nefret dolu bir kitleye sahip olan Soros ise bir röportajında şöyle söylüyor: “…ama gurur duyduğum bir şey var; hem Bush hem de Putin benden aynı oranda nefret ediyor!” Kapitalizmi ahlaksız değil, ahlakdışı sayan ve bunun gerekçesini rekabeti var edebildiği kadar tekelleştirme yaparak rekabeti yok sayan bir sistem olmasına dayandıran Soros, tuhaf bir biçimde tüm dünyada vahşi bir kapitalist gibi görülürken, liberalizmin bile solculuk olarak görüldüğü Amerika’da aşırı solcu olarak tanımlanıyor.
Soros hakkındaki ayrıntılar bir yana, onun açık toplum idealini tüm dünyaya duyurmaya çalışmasına esin kaynağı olan adamı tanımalıyız: Karl Popper’ı. Yanlışlanabilirlik teorisiyle zihinlerde yer tutan Popper için mutlak doğru yoktu, dolayısı ile yanlış olduğu kanıtlanamayan her şey doğru olarak kabul edilebilirdi. Bu felsefe Soros’un hayatını değiştirdi. Soros için tek bir doğru asla olmadı. Hatta bu yüzden Açık Toplum Enstitüsü’nü tanımlamak için hiçbir cümlecik seçmediler. Keza Açık Toplum birçok şeye el atıyordu; çünkü asıl amaçları İnsan Hakları içine girebilecek tüm hakları insanlara verebilmekti, kısaca, yaşam ve güvenlik hakkı, eğitim hakkı, çocuk hakları, bireysel haklar, işçi hakları, sivil haklar ve haklar teorisi içerisinde var olan diğer tüm hakları insanlara sunabilmek amacıyla yola çıktılar. Popper, Açık Toplum ve Düşmanları kitabında, “Açık toplum, siyasilerin kan dökülmeden devrilebileceği, liderlerin ancak askeri darbe veya kanlı devrimler sonucu devrilebildiği kapalı toplumun tam tersi olan bir toplum yapısıdır.” Der. Bu düşünceden yola çıkan Soros, bu nedenle olsa ki Bukonin’e benzetilmekte, ancak Bukonin’in sebep olduklarını silahsız yapmış olmakla ithaf edilmektedir.
Açık Toplum Enstitüsü’nün başında, 1993’ten bu yana, eski bir hukuk profesörü olan Aryeh Neier bulunmaktadır. Nazi Almanyası’nda doğan Yahudi bir ailenin çocuğu olan Neier, ABD’ye göçmüş ve orda büyümüştür. Bir konuşması sırasında George Soros, Neier’ e ait yedi koşuldan söz eder, demokrasi için Aryeh Neier’in öngördüğü yedi koşul şunlardır;
n Düzenli, serbest ve âdil seçimler;
n Özgür ve çoğulcu medya;
n Bağımsız yargının koruduğu bir hukuk düzeni;
n Azınlık haklarının anayasal güvence altında olması;
n Mülkiyet haklarını gözeten, dezavantajlı kesimlere sosyal güvenlik şemsiyesi ve fırsatlar sağlayan bir piyasa ekonomisi;
n Çatışmaların barışçıl çözüme kavuşturulması konusunda kararlılık;
n Yolsuzlukları engellemeye yönelik işleyen bir yasal düzen.
Açık Toplum yukarıda saydığımız şartların ışığında projeler ve araştırmalar yapmaktadır.
Açık Toplum Enstitüsü’nün Türkiye ofisinin başında ise Boğaziçi Siyaset Bilimi ve ardından Oslo Üniversitesi’nde Sosyal Antropoloji eğitimi almış olan Hakan Altınay bulunmaktadır. Ofis’in diğer iki program sorumlusu ise Gökçe Tüylüoğlu ve Nafiz Güder. Hakan Altınay’ın 27.09.2004 tarihindeki Aksiyon dergisinin 62. sayfasındaki röportajında söylediği üzere, Soros Türkiye’ye 5 milyon dolar harcamıştı, elbette aradan geçen 5 yılda bu rakam oldukça artmış olmalı. Keza ATE’nin Bebek’te bulunan ofisi yılın bu döneminde o denli yoğun ki bu bile yapılan çalışmaların ne kadar artmış olabileceğini kanıtlar nitelikte.
ATE’nin danışma kurulunda İstanbul Bİlgi Üniversitesi’nin sahibi Oğuz Özerden de bulunmaktaydı. Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi'nin
Uzun Yol: Türkiye Çingeneleri Belgesel Gösterisi, yine Bilgi Üniversitesi
İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Merkez'in Yargı İzleme Projesi Bilgi Üniversitesi ve Toplum Gönüllüleri Vakfı'nın (TOG)
Gençlik Çalışmaları BirimiBilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi'nin
Uzaktan Eğitim Uygulaması ve
STK Koleksiyonu Yayınları gibi birçok projede ATE ve Bilgi Üniversitesi birlikte çalıştı. ATE yaptığı proje ve araştırmaları, kitaplaştırdı ya da rapor olarak kamuoyuna sundu. Özellikle 11 proje ve araştırma ile varılan sonuçları 6 Yıl 11 Öykü adıyla kitaplaştırarak neyi nasıl aştıklarını, insanların bu projelerden nasıl faydalandıklarını ve ne gibi tepkiler aldıklarını paylaştılar. Türkiye’nin Açık Topluma doğru yolculuğu olarak niteledikleri bu 11 önemli proje şunlardı:
· KA-MER
· Sosyal Politika Forumu
· Ebru
· Bağımsız Türkiye Komisyonu
· Tesev
· Mikrokredi
· Anadolu Kültür
· Eğitim Reformu Girişimi
· Bilgi STK Birimi
· Araştırmalar
· Haklar
KA-MER ile kadına şiddete karşı duran ve kadın haklarını ön plana çıkaran bir forum oluştururken, Ebru Projesi ile Türkiye’deki etnik farklılıkları bir araya toplayarak, hepsini tanıtan fotoğraf sergileri açtılar. Sosyal Politika hakkında yeniden düşünmeye davet etmekle birlikte akademisyenler, öğrenciler ve devlet ve sivil toplum örgütü çalışanları disiplinler arası çalışmalarla güçlendirilmiş seminerlere davet edildi ve atölye çalışmaları yapıldı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Bağımsız bir destek olarak tanımlanan Bağımsız Türkiye Komisyonu, AB’nin günlük yaşantımızda nasıl değişiklikler yapacağından, ne gibi fayda ve zorlukları getireceğine kadar açıklamalar bulunduran çalışmal
ar ve yayınların kazanılmasını sağladı. Tüm bunların içindeyse en somut sonucu veren ve kişisel kanaatimce en yararlı olan proje Mikrokredi’ydi. Mikrokredi, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) ve Grameen Bank işbirliğiyle 2003’te Diyarbakır’da uygulamaya kondu. 500 ya da 750 Ytl gibi rakamları kefilsiz ve teminatsız kredi sistemiyle özellikle kadınlara yönlendiren projenin sonucunda kendi işini kuran ve geçimini sağlayan kadınlar var oldu. Mikrokredi maceralarını bir kitapta toplayan Fikret Adaman ve Tuğçe Bulut İletişim Yayınevi’nden çıkan kitaba 500 Milyonluk Umut Hikâyeleri adını verdi.
İşte bu tek kişilik bir sivil toplum örgütü olan Soros’un ideallerinin ve onun Açık Toplum Hikayesi’nin Türkiye’deki özeti. Tüm bu faaliyetler eğer teknolojik gelişmeler ve kitle medyası olmasaydı bu kadar büyük çapta ve etkili olabilir miydi? Bir STK’nın bu denli küresel güce dönüşmesi ve küreselleşmeyi hızlandırması ancak teknolojik gelişmelerin izin vermesiyle olabilir. Teknolojik küreselleşme, Soros’un sosyal ve siyasi küreselleşmeyi yönlendirmesine kapı açtı, aksi halde ATE bu denli etkili asla olamazdı. Özellikle Balkanlarda, Demir Perde’nin baskısı altında kalan ülkelerde, Afrika’da ve Latin Amerika’da ofisler bulunduran, Çin’deki 156 ofisi tek gün içinde kapatıldıktan bir hafta sonra Tiannen Meydanında öğrenci isyanlarına dolaylı belki de doğrudan etki eden Soros ve Açık Toplum ideali, belki de kapitalizm sandığımız şeyin demokrasiye son iyiliğidir… Ya da neo-realistlerin dediği gibi STK’lar aslında bağımsız olmayan bağlı oldukları ülkelerin çıkarlarınca şekillenip faaliyet gösteren kurumlarsa, Soros’un ATE’si Amerika’nın ve hatta Amerikan Yahudi Lobisinin dünyaya küreselleşme adına attığı en Amerikancı yumruğudur…