daha dün gece ölümüyle tanıdığım bir şairin şiirlerini keşfediyorum şimdi... geç kalmışım diyeceğim, ama biliyorum ki şairler ölmüyor asla şiirleri okundukça... dün akşam ölüm haberini veren, fakat benim için aslında şairin doğumunu müjdeleyen bir arkadaşımın eli varıp kendi yayınlayamadığı bir Aydın Hatipoğlu şiirini yayınlamıştım... şimdi kendim keşfettiğim ve okudukça anlam kazanan üç şiiri daha koyuyorum bloga; benim için ölümüyle doğan bir şaire saygı duruşu namına...
NİŞAN
Suların uzak denizlere vardığı yerde
Uçsuz zamanlar çiçeği
Lanetli zakkum
Sağıyor yitirilmiş maviyi ıtırlardan
Yüzüm bulutlara boyanıyor
Ey çocuk aklım
Savruk bir yağmur sonrası
İçe kapanış
Duyarsızlığı sürüyor üstümüze
Sekerek bir küfürden geçiyor pırıltısı
Ne yağmur duyuyor sesi
Ne pencereler
Her şey yarım yamalak
Yarım yamalak sevi
Bir kadın köpeğini salıyor özgürlüğe
Koşup bütün zamanlara sığıyor sevincini
Gizemli perdeler sarmalıyor evi
Tanığımdır yaşlı çam
Sarmaşık sömürgesi
Hayatı savunan nefesin nefesimde
Bir sese nişanlıyorum solgun bir sesi
Yalnızlık bakıyor aynadaki resimde
---------------------------------------------------------------------------------------
VE
Haydi tut ellerimi sıcacık yürüyelim
Bulanık bir sonbaharı saçlarına sindirerek
Eski coşkular yoldaşı çınar gölgelerine
Bastırılmış tutkuların deprem kuşaklarına
Hırslı çocukların yürüdüğü sokaklara
Al kurumuş yapraklar gibi sakla bu hüznü
Ölümle oynayan çocuklardık daha
Alaca gömleklerimiz sızıyordu tenhalara
İşte yine pencereden atılmış
İntihar süsü verilmiş bembeyaz bir yüz
Bir kadının sevdasını bıçaklıyor güz
Herkes dulbaşına kalıyor
Çiçekler çürüyor
Çürüyor solgun dostluklar
Bir nabız vuruşu duyulsun tut
Ölü kentin aylak karıncaları saklasın suskusunu
Devinsin sarhoş yosunlar durmadan
Edilgen kaygıların burgacını tırmanalım
Tutunalım karanlık dallarına selvilerin
Kimselerin duymadığı çığlıklarımız
Ulansın birbirine
Tut ellerimi sıcacık tut.
------------------------------------------------------------------------------------------
BEBEK
Seni bir orman ışığı gibi hatırlıyorum
Gölgeli serin kucağına düşüyor yapraklarım
Seni dalların karanlığından süzüyorum
Irmağın sarmalına direnen kırık bebek
Beni savruk bıyığımla hatırla
Atıp atıp bağrına bas yalnızlığımı
Tenha bir eylül yakamozu gözlerin
Yorgunum çalınmışım kırgınım
Yine de sevinci savunuyorum
Terk ettim silahımı yitirilmiş coşkular gibi
Şimdi penceresinde kırmızı sardunyalar açan
Beyaz badanalı bir köy evidir sevdam
AYDIN HATİPOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder