Powered By Blogger

10 Haziran 2011 Cuma

kaybolmak

yeşilköy sahili - 06.06.2010
Kayboldum.

Beş yaşında bir kaşif olmaya karar verip küçük sarı bir valizle evden kaçmaya karar verdiğim günden beri hep kaybolmak istedim, ama yollarda... çünkü yolda kaybolmak, evrene karışmak gibi.. kendi ruhunda kaybolmak, yeni bir atmosfer keşfedip nefes almayı yeniden öğrenmek gibi...

Şimdi, kayboldum.

Ama yanlış yerde. Yollar değil kaybolduğum yer. Bir adamın yüz çizgilerinde ve teninde. Başka bir atmosfere hapsoldum, nefes alamıyorum. O sundukça bana, içime çekmem için bir nefeslik daha ikliminden, ben alışmak yerine daha da sarhoş oluyorum... kayboluyorum... gitmek istiyorum... gidemiyorum.

Duruyoruz yan yana üzerinde kuru otların bittiği kumsalda, vakit akşam vakti, gün batmakta ve "pamuk renkli bir bulut" akıyor ufukta, kızarmış yanakları alaya dönen aşık bir genç kadın gibi ve denizin kokusu ve rüzgâr göğsümüze vuruyor biz yan yana susup anı ve kendimizi dinlerken... O bir anı çalıyoruz hayattan, kısacık tarihimize dolan onlarca eşsiz ana ekliyoruz, bizi uçurum kenarlarında dolaştıran o tek hataya rağmen...

Sonra gün geceye dönüyor, biz bir kez daha yarimiz haziran akşamına sarılıp kilisenin dibindeki bir masada Yeşilköy'ün o kadim kimliksiz, ruhani ışığına baş eğip kaldırıyoruz kadehlerimizi bu kez bizi her şeye rağmen birleştiren hayata...

Ve..
Adam, "İyi ki sevdim seni kadın..." diyor ve kadın bakıp gözlerine adamın sessiz bir tebessümle içinden hiç dile dökmeden "iyi ki sevdim seni..." diyor...

Kendimi bulduğum bir an oluyor gülüşünde...

Sonra yine kayboluyorum, gözlerinde -yollar hariç değil.-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder